8 Mart özelinde yazılacak bu yazı aslında yaygın olarak bilinen bir hikâyedir. Ancak gene de bunun üzerinden gidilecek ve belli çıkarımlar yapmaya çalışacağım. Aslında bakıldığında 8 Mart’ın neden önemli olduğu ve nasıl ortaya çıktığı üzerinde durulacaktır. 1857 yılında tekstil işçisi kadınların hali hazırda süren eylemleri ve grevleri üzerine gelişen bir durumdur.
Peki bu kadınların 1857 yılındaki talepleri nelerdi?
- Çalışma koşullarının iyileştirilmesi,
- Çalışma saatlerinin günde 10 saate indirilmesi,
- Kadın işçiler içinde eşit hakların sağlanması
Dünya Emekçi Kadınlar Gününün hikayesi, kadınların bu talepler ışığında New York’ta bir 8 Mart günü yürüyüş yapılmasıyla başlar. Bu yürüyüş polis tarafından dağıtılıp, bastırılmıştır. Bu olaydan tam 50 yıl sonra, bu yürüyüşü anma amacıyla toplanan 15.000 kadın katılımcıyla bu yürüyüş tekrar yapılması planlanır.
Peki 15.000 kadın 50 yıl sonra neden toplanır ve bu yürüyüşü anmak ister?
- Çalışma koşullarının iyileştirilmesi,
- Çalışma saatlerinin düzenlenmesi,
- Hakları olan ücreti alma,
- Oy hakkı için
Bu sefer polisin bastırdığı bir yürüyüş olmadı ve kadınlar ilk defa dertlerini sokakta haykırma şansı buldu. Bundan iki yıl sonra 1909’da Triangle, Leiserson ve kimi daha küçük tekstil şirketlerinde çalışan 20.000-30.000 kadın işçi daha yüksek ücret ve daha kısa çalışma saatleri için greve gitti. 20.000’lerin isyanı olarak bilinen bu grev, iki günde örgütlenmiş olmasına rağmen Kasım 1909’dan Şubat 1910’a kadar sürmesiyle ilk uzun kadın grevi olmuştur.
Bu grevden yaklaşık olarak bir yıl sonra Triangle Waist Şirketinin atölyesinde binanın çıkışları kapatılarak çıkarılan yangında üst katlara sıkıştırılan 13-25 yaşları arasındaki çoğunluğu yeni göçmen ve Yahudi, yüksek oranda kadının bulunduğu 140’tan fazla işçi öldü. İşverene ise 20 dolar ceza kesildi. Evet, sadece 20 dolar.
Amerikan Sosyalist Partisi’nin aldığı karar üzerine 1909 yılında şubat ayının son pazar günü ABD’de Kadın Günü olarak kutlandı. Bu yerelde kutlanan ilk Kadın Günüydü.
Birinci Dünya Savaşı öncesi kadınların pek çok ülkede savaş karşıtı hareketler içerisinde bulunduğunu görmek mümkündür. Bunlar arasında ise en önemli sayılabilecek olan ise Rusya da gerçekleşen kadın hareketleri oldu. 1913 yılından itibaren savaş karşıtı eylemlerin yanı sıra ABD’de olduğu gibi Kadın Günü şubat ayının son pazar günü Rus Komünist kadınlar tarafından sokaklarda kutlanmaktaydı.
1917 yılının 8 Mart tarihinde ise Rus kadınlar Bolşeviklerin öngöremediği ve beklemediği bir direniş başlattılar ve bu direnişe diğer işçilerde destek sağladı. Çar’ın karşılık vermesi ile işler daha da büyüdü ve Bolşevik Devrimine giden yolun ilk adımları bu şekilde atılmış olduğu söylenmektedir. Bu olayın ardından Kadın Günü Rusya’da 8 Mart günü kutlanılmaya başlanmıştır. Resmi olarak ise kadın hareketinin figür isimlerinden Clara Zetkin’in yoğun çabaları sonucu Lenin 8 Mart’ı 1922 yılından itibaren Uluslararası Kadın Günü olarak kutlanacağını ilan etti.
Lenin’in ilanı kadın hareketinde ilk defa yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. Bunun yansıması ise küreselleşme bakımından Birleşmiş Milletlerin (BM) konularından biri olmuştur. BM Genel Kurulunun 1977 yılında, her üye ülkenin kendi tarihi ve ulusal geleneklerine göre yılın herhangi bir gününü Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü olarak kabul etmesi kararı almasıdır.
BM’nin bu kararı hem 8 Mart’ın küreselleşmesine katkı sundu, hem de bu karar özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında bağımsızlıklarını ilan etmiş olan ülke kadınlarının da emekleriyle gerçekleşti. BM’nin kutlama için herhangi bir gün belirlememiş olmasına rağmen, bugün tüm dünyada 8 Mart Dünya (Uluslararası) Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Tekrardan yazının başına geri dönecek olursak günümüzde kadınlar ne istemektedir? Genel anlamda kendi coğrafyamızı incelediğimizde gördüğümüz 164 yıl önce kadınların toplanarak yürüdüğü gün bulunan sorunların hemen hemen büyük bir kısmı hala daha masada bulunmaktadır.
Çözülmüş olarak görülebilecek belki tek sorun seçme ve seçilme hakkı olabilir. Ancak cinsiyet eşitliğinden hala daha tam anlamıyla bahsetmek mümkün değildir. Hala daha şiddet gören, emeği sömürülen, sigortasız çalıştırılan kadınlar bulunmaktadır. 1857’de yürüyen kadınların yürüdüğü yol bitmiş değildir. Hak, eşitlik ve özgürlük her yerde herkes için geçerli olduğunda anlamlıdır.