Hayatımın hiçbir döneminde kimsenin içini karartmadım, ruhunu sıkmadım, umutsuzluğa kaptırmadım.
Babamdan öğrendim böyle davranmayı.
Ben ve kardeşlerim, sadece bu kadar mı? çocuklarımız , eşlerimiz, galiba en başta annem, babamın kardeşleri , yeğenleri, ona yakın olan her dost, komşularımız, binlerce Kıbrıslı genç, onun öğrencileri, aslında sonradan öğreniyorum bazıları bizden farklı olmayan çocukları…
Başlarken bu yazıları yazmaya amacım babamı tanıtmak ya da bir drama yaratmak değil.
Babasını kaybetmiş her insan için bir anı hatırlatmak babaları ile ilgili , ya da çok şükür ki babam hayatta diyebilen canlara , babalarının gözlerine bakabilme mutluluğunu hatırlatma.
Babamı henüz yeni kaybetmenin verdiği acı, yaşadığımız anlamsız, tarifi mümkün olmayan durum, bizlere sonsuz bir dayanma gücü ve inanılmaz bir bağlılık ile, babamıza karşı yapabileceklerimizin sadece onun nefes alabildiği günlerle kısıtlı olmadığını öğretiyor.
2020 yılı sonunda başladığımız sıkıntılı süreçte bildiğimiz gerçek bir daha hatırlatıyor bizlere aile olmanın, ananın babanın evlada öğretmiş olduğu bağlılığın gücünü. Doğduğumuz günden beridir babamızdan aldığımız hayat enerjisi, sevgi, ve kendimize olan özgüven babamın tedavisinde çok doğru ve başarılı sonuçlar almamıza neden oldu hep birlikte.
Günlerden 30 Nisan 2021 e geldiğimizde klasikleşmiş telefon konuşmamızı yapıyorum anne ve babamla. Babam kötü sonun bu gün olduğunu bilerek ve her zamanki o kararlı sesi ile anlatıyor bana sıkıntısını. Hemen doktorlarımız ile irtibatlaşarak hastaneye gidiyoruz.
Yapılan tüm tetkikler , tahliller bariz bir şekilde gösteriyor ki 4 aydır geldiğimiz durum ile bir alakası yok bugünkü sıkıntının. Bu defa kalbi yorulmuş babamın.
Bunu kan tahlilleri söylüyor. Ve bu memleketin en belirgin özelliği sistemsizlik, vurdumduymazlık, ihmalkarlık bir daha çıkıyor karşımıza.
Kalbi tükenmek üzere olan babama kalp doktorları sabah 10 dan akşam 17 ye kadar bakamıyorlar bir türlü.
Acilde yapılan tetkik ve tahliller bariz bir şekilde gösteriyor ki babamın kalbi durmak üzere. Acil doktorları durum konusunda yardım istiyorlar ilgili birimlerden.
Nihayet 17 gibi kalp doktoru babamı kendi bölümüne çağırıyor.
Elindeki tüm tahlil değerleri yüzüne bakarken babama sabahtan beridir acilde sürekli yapılan ve düzensizlik görülen şerit çekilmesi tekrarlanıyor 3/5 dakika içerisinde.
Şükürler olsun ki ritmi düzelmiş. 0,03 olması gereken kalp krizi belirtisi babamda 0,23 sonra 0,24 sonra 0,25. Sürekli artıyor gün içerisinde.
7-8 katı normalin. Bunun nedenini sorma cüretini buluyoruz kendimizde. Aldığımız cevap kalp ritmi iyi, aldığı ilaç ve ameliyatın verdiği bir durum olabilir.
Ama düşünemiyor OLMAYABİLİR de.
Babamı taburcu ediyor. Hayatında en mutlu olduğu evine dönüyor babam. Acilin kapısında kardeşimin arabasına biniyor, kapısını kapatıyor babam arabanın, içi huzurlu, evine gidiyor babam…
Araba acil servisin kapısından gidemiyor öteye. Babam evine gittiğini düşünüyor. O enerji dolu gözler kapanıyor arabada.
Şimdi biz babamızı kaybetmiş mi oluyoruz.
Evet o gür ve huzur veren ses yok artık. O enerji veren konuşmalar duyulmayacak bir daha.
Babam iyi değil çok çok iyi bir eğitimciydi, öğretmendi BAŞÖĞRETMEN di. Babam inanılmaz sevgi dolu bir yürekti.
İyilikten başka bir şey yapmadı insanlara. Babam şehit olan babasını Kıbrıs’ta barış olabilsin diye kaybeden bir barış adamıydı.
Şimdi başta yazdığım sonsuzluk başlıyor.
Babam gittiği yerde de burda da sonsuzluğa kadar gidebilecek bir isim olmayı çok hakkediyor. Biz de bunu yapacağız.