Elbette, ülkelerin bir çatı altında diyalog kurabildiği ve işbirliği yaptığı AB gibi bir uluslarararası kuruluşa şüphesiz ki ihtiyaç var, ancak AB’nin 2000’lerin başında zirve yaptığı popülerliği özellikle son 10-15 yılda ciddi darbeler almış olduğu iddia etmek yanlış olmaz…
Pandeminin ne zaman sona ereceğinin sadece tahmin edilebildiği bu süreçte, pandemi sonrası ülkelerin ekonomik olarak ciddi sorunlar yaşayacağı ve 2020 öncesi şartlara dönmesinin birkaç yılı alabileceği tartışılırken, akıllardaki soru şu;
Avrupa ülkeleri pandemi sonrası 20. yüzyılın ikinci yarısında yaptığı gibi dayanışma içerisine mi girecek, yoksa AB’nin zamanla dağıldığı, dağılmasa bile üye ülkelerin AB’ye bağlı kalmadan daha bağımsız hareket edeceği, yani devlet politkalarının ağır bastığı ve oluşacak siyasi iklimin sonucunda kabuk değiştiren bir AB ya da yeni bir Avrupa düzeni mi olacak?
AB için falımız çıkar çıkmaz bilinmez, ama önümüzdeki birkaç sene içerisinde yaşanacak gelişmeler, AB’nin uzun vadede geleceğini belirleyecek gibi…
Bir soru da 2004’te Annan Planı referandumunda parçası olmak için can attığımız, özellikle sol olarak nitelendirilen partilerin seçim ve referandum manifestolarını süsleyen “Avrupa rüyasını”yaşatan bizlere;
KKTC şartları, yönetilme şeklimiz malum, Kıbrıs Türk Toplumu için de eski popülerliği veya güvenirliği olmasa da herhangi bir futbolcu veya takım için zaman zaman söylendiği gibi “AB’nin ölüsü” bile bugün oluşturulan ve/veya oluşturduğumuz düzenimizden daha örnek alınası değil mi?