Konuşulmayanlar üzerine: Kürtaj (3) Merve Yiğiter

Okuma süresi: 5 dakika

Geçen hafta hamilelik testi pozitif çıkan bir kadının yaşadıklarını anlatmaya başlamıştık. Hikayemize devam edelim…

Bölüm 4: Şans

Daha sonrasında partnerini arıyor Emel. Korkarak yine… ya onu bu dertle yalnız bırakırsa, ya çocuğu ister de yanlış bir karar vermeye yönelirlerse diye.  Duyduklarından, gördüklerinden korkarak.. arıyor.

“Arayıp ona anlattığım zaman yükümün hafiflediğini hissettim. Sakin ol dedi, halledeceğiz. Hemen yanıma geldi, daha güvenilir bir test alarak emin olduk. Artık ne ihtimalden kaçabilirdim, ne de doğrudan. Ama o yanımdaydı. Artık daha az korkuyordum. Şimdi sadece çözüm için sabah olmasını beklemek vardı. Dünyanın en uzun gecesiydi.“

Emel partner konusunda şanslı olanlardandı. O, diğerleri gibi terkedilip karnında var olan bir canlıyla yalnız ve çaresiz bırakılmamıştı. Ya da o istememesine rağmen partnerinin tek taraflı ebeveyn olma hevesine yenilip doğurmak zorunda bırakılmamıştı. “eğer dediklerimi yapmazsan ailen her şeyi öğrenir!” diyerek şiddete maruz da kalmamıştı. Şanslıydı, hem de çok.

Bölüm 5: Parayı veren, düdüğü çalar

“Sabah olur olmaz devlet hastanesini arayıp, randevu almak istedim. Bana çok uzun bir zaman sonraya randevu verebileceklerini söylediler. Ben bir gün dahil bu şekilde sabır edemezken iki-üç hafta sonraya dek nasıl bekleyebilirdim? Üstelik kaç haftalık olduğunu hesaplayamıyordum ve aldırma konusunda aksilik çıkmasından korkuyordum. Durumu anlatınca ‘özele git madem ablam!’ diye sert bir cevap aldım, zorunlu bir sağlık tehdidi oluşturmuyorsa zaten doktorlar bu işlemi hastanede yapmıyormuş. Telefondaki kadın neredeyse ‘hamile kalana kadar aklın neredeydi?’ diyecekti. Çok kabaydı. “

Emel “özele” gitmeyi akıl edememiş olacak ki, telefondaki sorumlu kişinin kaba tavsiyesiyle bunun iyi bir fikir olduğunu düşündü. (!)

                “Sonrasında özel hastane ve kliniklere bakmaya başladım. Aradım; sordum. Çoğu, muayeneden sonra ücret belirleneceğini söyledi. Ücret verebilenler de anestezi, ilaç, konaklama dışında bir ücret verdiğinden net bir fiyata ulaşamıyordum. En sonunda adanın eski kadın doktorlarından birini buldum. Anlattım. Samimi ve içten bir kadındı. Derhal muayeneye çağırdı, gittik. Bu durumda sadece özel klinikler dostunuz olabiliyormuş, onu anladım. Yani, parayı veren düdüğü çalar misali. Paran yoksa merdiven altlarında istersen öl. Kimsenin umrunda değil.

Henüz yeni ve küçüktü. Bu durumda alınamazdı. Yine de sakin olmamı, erken fark ettiğimden şanslı olduğumu, hiç korkmamamı, bu işlemin kesinlikle her koşulda aramızda kalacağını, sabırla ve yüksek moralle biraz beklememi uzun uzun anlattı. O bir hafta çok zor geçti…

Bir hafta boyunca hissettiğim korkuyu, kaygı ve stresi hiçbir kelimeyle anlatamam. Aşırı duygusal, halsiz ve yorgun hissediyordum. Bir de sanki bana bakan herkes bunu biliyormuş gibi kendimi çok rezil hissettim. Yaptığım çok ayıpmış, yasakmış gibi.”

Eğer durum toplumun Emel’e düşündürdüğü gibi yasak olsaydı, Emel cezaevine girerdi. Ancak bir cezası yok çünkü bunun kimseye bir zararı yok. O zaman toplumun bu kadına uyguladığı ayıp-yasak-günah baskısı neden?

Bölüm 6: Her şey sadece on beş dakika

Düşünsenize. Hayatınızın sadece on beş dakikası başka insanlar tarafından bilindiği takdirde ömür boyu üzerinize yapışıyor ve çıkmayan kirli bir çamur gibi kalıyor. Yani, Emel’in kürtaj olduğu bilindiği vakitte, artık o “kürtaj olan Emel” olarak değişiyor. Sadece on beş dakika süren bu işlem, bunca çirkinliğe nasıl sebep olabiliyor bu insanlar arasında, akıl mantık ermiyor…

“Randevu günü geldiğinde sabah sabah tüm heyecanım ve korkumla kliniğe gittik. Korkuyordum ama yalnız değildim. Bu yüzden korktuğuma utandığımı hatırlıyorum. Yalnız olan kadınlar ne yapsındı?” 

Yalnız olan kadınlar kendilerini öldürüyor bu coğrafyada. Maddi imkansızlıklar yüzünden kürtaj işlemine ulaşamıyor, doğal yöntemlerle düşük yapmaya çalışarak ya sağlıklarından ya da canlarından oluyor. Abileri, babaları, amcaları tarafından öldürülüyor; devlet tarafından korumaya alınmıyor, alınsa bile bakamayacakları çocuklarını doğurmak zorunda kalıyor. Merdiven altı masalarında ya hasta, ya sakat ya da cansız olarak kalıveriyorlar. Haklısın Emel. Korkmaya utanmakta, haklısın…

“Odaya alındım, hemşire beni hazırlamaya başlayınca ağlamaya başladım. O an sadece o bir haftanın siniri, stresi, öfkesi ve kaygısı değil; genç bir kız olmaya başladıktan sonra gerek tanıyamadığım koca bir toplumun üzerimde uyguladığı baskının öfkesi ve ağırlığını boşaltıyordum. Niye ağladığımı o an soran hemşireye ne cevap vereceğimi bilmiyordum ama şu an neden ağladığımı anlayabiliyorum.

Doktorlarım tarafından kaygım ve utancım anlaşılmış olsa gerek ki, uyutulana kadar elim tutulmuş; ‘herkesin başına geliyor bu dört duvar arasında kalıyor. Bunlar olur ve geçer, on beş dakika sonra da geçecek’ cümleleriyle ve beynime yayılan narkozun etkisiyle uyuya kaldım.

Gerçekten de tam on beş dakika sonra ağlayarak uyandım. Başımda şefkatli sesler vardı. ‘Emel, geçti. İyisin. Biz buradayız’ diyen. Bir de ‘ben buradayım bak, yanındayım’ diyerek elimi tutan ‘şansım’.

Bölüm 7: Bundan sonrası ben değil, biz

Dediği gibi, her şey sadece on beş dakika sürmüş, hiçbir korkusuna değmemişti. Güvenli, temiz ve rahat bir ortamda istemediği gebeliğini sonlandırmıştı sadece. Karar vermiş ve zor da olsa çözüme ulaşmıştı.

“Bu yaşadığından sonra ne düşünüyorsun Emel?” diye soruyorum.

“Aslında bu durum kimsenin kafasında büyüttüğü kadar değilmiş, onu anladım. Sadece özel kliniklerin verdiği bu hizmeti devletin de vermesi gerektiğini düşünüyorum çünkü maddi olarak zor bir alternatif. Başına bu durum gelen kadınlar kendilerini cezalandırmasınlar, yargılamasınlar. Benim kendime yaptıklarımı yapmasınlar. Sadece ‘ben bu gebeliği istiyor muyum?’ diye sorarak doğru bir karar versinler hepsi bu.

Bundan sonrası ben olmamalı zaten, biz olmalı. Kadınlar olarak hiçbir arkadaşımızı yalnız bırakmamalıyız ve birbirimize anlatmalıyız diye düşünüyorum. Dayanışma önemli yanı bu noktada. Bu yüzden bunu anlatmayı ve ulaşabildiğimiz kadar okuyucuya ulaşabilmeyi istedim.”

SON:

Bu coğrafyada kadın olarak yaşıyor oluşumuzun yeterince cezası varken, ulaşamadığımız sağlık alternatifleri aslında her şeyden çok ülkenin gelişmişlik düzeyini gösterdiğini sizlere hatırlatmak gerekiyor Sayın Devlet Bey’leri.

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi alışılmışın dışında Mercedesler, eurolar ve sterlinler değil; insana verilen önem, değer hak ve eşitliktir. Eğitimin kalitesi, kolay ulaşılabilen hizmetlerdir. Gerçeğe baktığımızda sayenizde sınıfta kalıyoruz, ne yazık.

Son olarak tüm topluma ve kadınlara sesleniyorum:  Zihninizdeki “ayıp-yasak-günah üçgeninin içinden artık biz kadınları çıkarın ve bu üçgenin içine kimi hapsedeceğinize bu okuduklarınızdan sonra doğru karar verin.  

Normali normalleştirin. Toplum sesli konuşmayı yasaklıyorsa, siz birbirinizin kulağına “kürtaj haktır” diye fısıldayın. Sonucunda göreceksiniz ki, bu fısıltılar çok gürültülü olacak.

Haberi Paylaş >

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on print
Yazdır
Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on whatsapp

İLGİLİ HABERLER >

DİĞER HABERLER >

Ahmet Aslım

Ahmet Aslım

Memleketimize Yazılar

Barış Önel

Barış Önel

Memleketin Halleri

Cemre Gürdal

Cemre Gürdal

Dünya ve biz

Ceren Tüccaroğlu

Ceren Tüccaroğlu

Memleket Konuları

Damla Kodan

Damla Kodan

Memleket Günlükleri

Erol Ertugan

Erol Ertugan

Dıştan Bakış

Rabia Aslan

Rabia Aslan

Feminist Bakış

Hayri Samer

Hayri Samer

Memleket'te Haftsonu Seansı

Hilmi Arıca

Hilmi Arıca

Adalı Yazılar

Hamit Sakallı

Hamit Sakallı

Tribün Kıbrıs

Mert Akkaya

Mert Akkaya

Tarihsel Bakış

Merve Yiğiter

Merve Yiğiter

Toplumsal hak ve özgürlük

Tandoğan Yalkut

Tandoğan Yalkut

Memleket'te Ekonomi

Merve Soygazi

Merve Soygazi

Sosyal Medya ve İletişim

ANKET >

Anketler çok yakında güncellenecektir.