Sahi kimdi Kıbrıslılar? Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum olarak ayrılıyorlar mıydı? Yoksa tek bir millet miydi Kıbrıslılar? Aynı dili konuşmak mıydı bizi ortak bir millet yapan yoksa aynı acıları paylaşmış olmak mı? Sınırlar, tel örgüler mi engel oluyordu Kıbrıslı olmaya? Sınırlar mı bizi ayrıştırıyordu? Oysa biz bölünmüş başkentin çocukları değil miydik?
Kıbrıslılar acılarını da sevinçlerini de birlikte yaşayanlardır. Kıbrıslılar; yeri geldi ekmeklerini paylaştılar, yeri geldi birlikte ağladılar. Omuz omuza mücadele de ettiler, sarılıp birlikte ağladılar da. Dostta oldular, kardeşte. Ama birbirlerine düşman olmadılar. Kardeş kardeşe düşman olur mu hiç?
Kıbrıslıyım dediğin zaman “hayır sen Rum’sun/Türk’sün” demiyorlar mı sana? Biliyoruz Türk olmakta kötü değil, Rum olmakta. Ancak biz Kıbrıslıyız. Sadece Kıbrıslı. Baf’tan Karpaz’a Kıbrıs bizim ortak yurdumuz. Belki aynı dili konuşmuyoruz ancak aynı duyguları hissediyoruz. Kalbimizde barışa olan hasret var. İçimizde ayrışmaya, bölünmeye olan öfke var. Tel örgüler bizim Kıbrıslı olmamızı etkilemiyor. Tel örgüler bizim birbirimize olan sevgimizi etkilemiyor. Çünkü biliyoruz bir gün o tel örgüler kalkacak ve biz yine bir arada yaşamaya devam edeceğiz. Biliyoruz Kıbrıs’ta barış engellenemez.
Kıbrıslılar barışçıl ve sevecen olduğu kadar laik ve demokratiktirler de. Kıbrıslılar haklarından, özgürlüklerinde öyle kolay kolay vazgeçmez. Vazgeçemez zaten, doğasına aykırı.
Kıbrıslı olmak belki çok zordur, belki her gün yeni bir sorun demektir ama Kıbrıslılar her sorunla mücadele etmeyi bilir. Kıbrıslılar birlik olunca her şeyin üstesinden de gelebilir.
Kıbrıslı olmak paha biçilemez bir şeydir. Her şeye rağmen iyi ki Kıbrıslıyım.