Freni patlamış kamyon gibiyiz son dönemlerde. Ülkede olan bitenin hızına yetişmek mümkün değil.
Her geçen gün daha da artan vaka sayıları, git gide daha da dibe vuran ekonomi, ne olacağı belirsiz eğitim sistemi ve daha birçok olumsuzluk içerisinde sürükleniyoruz. Ancak yetkililer endişe etmeye gerek olmadığını söylüyor. Halk da gerçekten endişe etmiyor.
Eğitim eşitliğinin olmamasına endişe etmemeli miyiz? Peki, şu an geleceğini belirleyecek olan bir sınava hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin ne yapacağını bilmeyip, belirsizlik içerisinde olmalarına da mı endişe etmeyelim? Sürekli kesilen internetler ile çevrimiçi eğitimden hiçbir şey anlamayan öğrencilerin de endişe etmesine gerek yoktur herhalde.
Geçimini sağlayamayan, birçoğu batmış olan esnafın da endişe etmesine gerek yok mu?
Artan vakalar, gelmeyen aşılar ile halkın kendi sağlığı için endişe etmesine de gerek yoktur muhtemelen.
Her geçen gün artan işsizlik oranı ile geleceğinden ümidini kesmiş gençlerin endişe etmeye hiç hakkı yoktur sanırım.
Peki, tam olarak ne zaman endişe etmeliyiz? Daha da dibi gördükten sonra mı?
Ülke her yönden kötü bir haldeyken “endişe etmeyin” demek ve gerçekten de endişe etmeyip rahatça oturmak sanırım pek de mantıklı bir hareket değil. Aksine bir şeyleri yoluna koyabilmek için bu rahatlıktan, hiçbir şey olmaz tavrından çıkıp harekete geçmemiz gerekiyor.