Ülkemizin gündemine ağır bir şekilde yerleşen yargı bağımsızlığı konusundaki gelişmeleri şaşkınlıkla takip ediyorum. Keza, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren gündemimizde olan bir diğer konu olan iki devletli çözüm uğraşlarını da farklı şekilde takip etmek mümkün değil.
Bugün bu iki konuyu bir birinden ayrı incelerken aslında ne kadar iç içe olduklarını ve ülkemizin geleceğini ne kadar ilgilendirdiklerini elimden geldiğince ele almaya çalışacağım.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa’sı KKTC’yi Birinci Kısım, Birinci Maddesinde, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir cumhuriyettir açıklaması ile tanımlamıştır. Yine anayasa beşinci kısım birinci bölümde madde 136 da yargıçlar, görevlerinde bağımsızdırlar, hiçbir organ makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez gibi kurallardan söz ediyor.
16 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Cuma namazı sonrasında yaptığı açıklamada ‘Kuzey Kıbrıs artık uygulamalarıyla, her şeyiyle Türkiye’deki uygulamalar ne ise bunları uygulamak safhasına geçilmek durumundadır’ tarzında ülkemizde alınan Kur’an kursları ile ilgili kararı bu cümlelerle kınamıştı. Yukarda bahsedilen maddelere göre yargının bağımsızlığı, KKTC’nin laik bir cumhuriyet olduğu ve bu cumhuriyetin içinde bulunduğu bu kritik dönemde Türkiye’den yapılan bu açıklama Anayasanın dikkate alınmamasından ve KKTC devletini ve yargısının bağımsızlığını tanımamaktan, başka bir şey olmadığı fikrindeyim.
Diğer konu olan iki devletli çözüm politikasına gelindiğinde ise yine Sayın Erdoğan’ın sözlerinden yola çıkarak sayın Tatar ve Erdoğan’ın birlikte girdiği bu yeni yolda bu yapılan açıklamanın kendilerine bir engel olacağı görüşündeyim.
Hedefleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyaya tanıtmak olan bu iki liderin bu açıklama ile amaçlarında bir çelişki içerisinde olduklarını gözlemlemekteyim. Günümüzde diğer devletler tarafından bir alt yönetim olarak algılanan KKTC devletinin bu algılardan arınması için çabalayacağını söyleyen ve en doğrusunun bu olduğunu savunan iki liderin birinin bu şekilde mevzubahis devletin anayasasının maddelerini dikkate almadan konuşması üzülerek belirtmek isterim ki KKTC devletinin tanınma politikasını zorlaştırmış ve diğer devletler, AB ve BM gibi kurumların hakkımızdaki düşüncelerini perçinlemiştir. Yapılacak olan BM tarafından düzenlenen gayri resmi 5+1 toplantı öncesi bu gelişmelerin KKTC devletinin masadaki itibarını zedelediğini ve ayni zamanda KKTC devletinin bağımsızlığı hakkındaki görüşleri aleyhimize çevirdiğini düşünmekteyim.
En yakın zamanda tüm sorunların çözüleceği ülkemizin en güzel geleceğe ulaşacağı zamanların gelmesi dileğim ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa’sı KKTC’yi Birinci Kısım, Birinci Maddesinde, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir cumhuriyettir açıklaması ile tanımlamıştır. Yine anayasa beşinci kısım birinci bölümde madde 136 da yargıçlar, görevlerinde bağımsızdırlar, hiçbir organ makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez gibi kurallardan söz ediyor.
16 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Cuma namazı sonrasında yaptığı açıklamada ‘Kuzey Kıbrıs artık uygulamalarıyla, her şeyiyle Türkiye’deki uygulamalar ne ise bunları uygulamak safhasına geçilmek durumundadır’ tarzında ülkemizde alınan Kur’an kursları ile ilgili kararı bu cümlelerle kınamıştı. Yukarda bahsedilen maddelere göre yargının bağımsızlığı, KKTC’nin laik bir cumhuriyet olduğu ve bu cumhuriyetin içinde bulunduğu bu kritik dönemde Türkiye’den yapılan bu açıklama Anayasanın dikkate alınmamasından ve KKTC devletini ve yargısının bağımsızlığını tanımamaktan, başka bir şey olmadığı fikrindeyim.
Diğer konu olan iki devletli çözüm politikasına gelindiğinde ise yine Sayın Erdoğan’ın sözlerinden yola çıkarak sayın Tatar ve Erdoğan’ın birlikte girdiği bu yeni yolda bu yapılan açıklamanın kendilerine bir engel olacağı görüşündeyim.
Hedefleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyaya tanıtmak olan bu iki liderin bu açıklama ile amaçlarında bir çelişki içerisinde olduklarını gözlemlemekteyim. Günümüzde diğer devletler tarafından bir alt yönetim olarak algılanan KKTC devletinin bu algılardan arınması için çabalayacağını söyleyen ve en doğrusunun bu olduğunu savunan iki liderin birinin bu şekilde mevzubahis devletin anayasasının maddelerini dikkate almadan konuşması üzülerek belirtmek isterim ki KKTC devletinin tanınma politikasını zorlaştırmış ve diğer devletler, AB ve BM gibi kurumların hakkımızdaki düşüncelerini perçinlemiştir. Yapılacak olan BM tarafından düzenlenen gayri resmi 5+1 toplantı öncesi bu gelişmelerin KKTC devletinin masadaki itibarını zedelediğini ve ayni zamanda KKTC devletinin bağımsızlığı hakkındaki görüşleri aleyhimize çevirdiğini düşünmekteyim.
En yakın zamanda tüm sorunların çözüleceği ülkemizin en güzel geleceğe ulaşacağı zamanların gelmesi dileğim ile