Hayatımda çok sınava girdim. Sayısını hatırlamadığım kadar soruyla karşı karşıya kaldım, eminim siz de kalmışsınızdır.
Büyüklerimden de duyuyorum. “O sınavı hiç unutamayacağım”, “Hoca çok zor sormuştu, hepimiz kalmıştık” diye anlatıyorlar zor sınavlarını.
Benim en zor sınavım ise biraz daha farklı. Ben o sınava her gün giriyorum ve sınavda tek soru var. Soruyu soran ise her gün başka biri.
Soruyu soran bana bakıp, “Ahmet, sen napan daha burda, niçin gitmen?” diye soruyor. Sınav yeniden başlıyor…
Bu ülkede yaşanan beyin göçü ile ilgili cilt cilt kitaplar yazılır. Gidene, “kendini kurtardı” gözüyle bakılır.
Not etmeden geçemeyeceğim, en çok ağrıma giden de, bu ülkenin ‘kaymağını yiyenlerin’ dönüp de “bir şey bırakmadılar ki size” demesidir. Çalışmadan kazandıklarının bizden çaldıkları olduklarını bilerek, pişkinlikle söylemesi insanın içine oturuyor.
Beyin göçü diyorum… en kapanmaz yaramız ve bence en acı hikayemizdi. “Hikayemizdi” diyorum, çünkü daha kötü bir hikâye yazılıyor şimdilerde.
Bu hikâyenin adını ben ‘Gönül Göçü’ koydum.
Başka bir ülkeye daha iyi eğitim almak için giden gelir de, başka ülkede daha özgür olan gelir mi?
Gelmez.
Başka bir ülkeye daha fazla para kazanmak için giden gelir de, başka ülkeye daha fazla aidiyet hisseden gelir mi?
Gelmez.
Ben geldim. Geldim de dönmedim oralara. Soranlara da, ait olduğum memleket orası değil, burasıydı dedim.
Gidenleri de biliyorum. Beyinleri orada, başka toplumlar, başka ülkeler için çalışıyorlar ama gönülleri hep burada. Kıbrıs’ta.
Daha hüzünlü bir hikâye yazılıyor şimdilerde.
Gidenlerin gönülleri de gidiyor artık. Gönüllerini bırakacak, geri gelince bulacak bir yer olmaktan çıkıyor burası.
Hikâye ise daha da hüzünlü hale geliyor… Kendi, burada olanın da gönlü artık denizlerin ötesine kayıyor. Bu ne büyük bir acı, bu ne büyük bir kederdir.
Her gün girdiğim o en zor sınava ise cevap vermek gitgide zorlaşıyor. Cevap anahtarındaki cevaplar bir-bir kayboluyor.
Neyse ki inancımız var. Buradayız.
Neyse ki inadımız var. Buradayız.
Bizim için bir şiirden ötedir Nazım’ın yazdıkları. Evet, körü körüne bağlı olanlar var memleketine ve topraklarının ruhuna.
Evet, en güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız.