UBP Milletvekili Aytaç Çaluda, 2009-13 yılları arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulunduğu esnada tüzüğe aykırı işlem yaptığı gerekçesiyle “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan 3 yıldır yargılanmasının ardından mahkeme kararıyla beraat etmesi üzerine açıklamalarda bulundu.
Çaluda, “Kıbrıs Türk halkı bilsin ki, Aytaç Çaluda’nın üzerine atılmak istenen bu kara leke artık silinmiştir. Alnımız ak, başımız diktir” ifadelerini kullandı.
UBP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Çaluda, bazı gazetelerde yalan haberler çıktığını belirterek, “Tüzüğe Aykırı Hareket” suçu hakkındaki mahkeme kararının ileriki günlerde kesinleşeceğini bildirdi.
Çaluda, dönemin Bakanı Şerife Ünverdi ile 2013 yılında kurulan Geçici Hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aziz Gürpınar tarafından Başsavcılık ve Sayıştay Başkanlığı’na iletilmek üzere bir takım usulsüzlük dosyaları sunulmasından itibaren bugüne kadar gelişen süreç hakkında bilgi verdi.
Çaluda, 2014 yılında polise verdiği ifade dışında konuyla ilgili hiçbir gelişme yaşanmadığını ve 7 Ocak 2018 tarihinde gerçekleştirilen milletvekilliği seçimlerine adaylığını koyana kadar konu hakkında en ufak bir haber yapılmadığını söyleyerek, durumu “milletvekili seçildikten sonra şahsına yönelik karalama kampanyası” olarak değerlendirdi.
Dönemin CTP-HP-TDP-DP dörtlü koalisyon hükümeti tarafından kendisinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması ve yargı sürecinin başlatılmasına ilişkin harekete geçirildiği ve genel kurulda kendisi dahil olmak üzere 34 milletvekilinin kabul oyu ile yasama dokunulmazlığının kaldırıldığını hatırlatan Çaluda, “Tüm yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını savunan birisiyim. Bu hiç kimse için yargıdan korunmak için bir zırh olmamalıdır. Ben aklanacağıma, kötü bir şey yapmadığıma sonuna kadar inandığımdan ötürü hiçbir dokunulmazlık zırhının ardına saklanmadım” dedi.
Dönemin Başsavcı Vekili’nin ilk etapta “Görevi Kötüye Kullanma” ve “Tüzüğe Aykırı Hareket” suçlamalardan yargılanmasını talep ederken, bir anda “Evrak Sahteciliği” suçundan da yargılanma talebinin ortaya çıktığını belirten Çaluda, “Buradan anlıyoruz ki, birileri tarafından yargı siyasete alet edilmek istenmiştir” ifadeleri kullandı.
Çaluda, 13 Mart 2020 yılında Başsavcılık tarafından açıklanan ithamname sonucu bu suçlamamın düşmüş olduğunu kaydetti.
“Dokunulmazlığımın kaldırılmasından ötürü bunu siyasi malzeme haline dönüştürenler, yolsuzlukların üzerine gideceğine dair topluma söz vererek benim incir çekirdeğini doldurmayan meselemin üzerine gitmekten öteye geçmeyenler ve günlerce şahsımı karalayan bazı gazeteciler acaba şimdi ne diyecekler?” sorusunu yönelten Çaluda şunları kaydetti:
“19 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirilen kabine değişikliğinde dönemin Cumhurbaşkanı tarafından ismimin veto edilmesi ve 37 ayrı dosyadan yargılandığım şeklindeki ithamlarla topluma bir haydut gibi gösterilmiş olmam halen belleğimden silinmemiştir” dedi.
Çaluda’nın Avukatı Mustafa Asena ise, Çaluda’nın söz konusu yıllarda özel kalem müdürü olarak görev aldığını hatırlatarak, özel kalem müdürünün sorumluluğunun bakan ve müsteşarın söylediklerini kaleme almak olduğuna, “kötüye kullanabileceği” herhangi bir yetkisi olmadığına dikkat çekti.
Bakanların hukukçu olmadığını ve yasaları doğru yorumlayamayacağını, devleti yöneten kişilerin etrafındaki hukuk danışmanları ve müsteşarların bilgi birikimine sahip kişiler olması gerektiğini ifade eden Asena, ortaya atılan iddiaların geçersiz olduğunu söyledi ve “Önemli olan kişinin hangi partili olduğu değil, saldırıların arkasındaki niyettir” dedi.