Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs Başkanı Nikos Anastasiadis’in paskalya mesajında ileri sürdüğü iddialara yanıt verdi.
Ersin Tatar’ın açıklaması şöyle;
“Cenevre’de 27-29 Nisan tarihlerinde gerçekleşen gayrı resmi 5+BM toplantısında sunduğumuz eşit egemen iki devletin işbirliğine dayalı çözüm önerimiz büyük yankı yaratırken, Rum tarafı yalana ve iftiraya dayalı kara bir propaganda yürüterek, dünya kamuoyunu aldatmaya çalışıyor. Bunun son örneğini de katliamdan sabıkalı Rum yönetiminin başkanı Anastasiadis’in yayımladığı paskalya mesajında gördük. Anastasiadis’in dini bir mesajda bile öfke ve kin kusması da değerlendirilmesi gereken bir diğer konudur.
Anastasiadis, söz konusu mesajında Kıbrıs Türk halkına “vatandaşlarım” diyerek seslenirken, çağdışı ve hakimiyetçi zihniyetini bir kez daha gözler önüne sermiş ve “vatandaşlarımız” diyerek halkımıza hakaret etme küstahlığını göstermiştir. Dünya ve Anastasiadis şunu bilmelidir ki Kıbrıs Türk halkı, Rum tarafının azınlığı ve vatandaşları değil, özgür ve egemen KKTC’nin vatandaşlarıdır.
Halkımıza hakaret eden Anastasiadis, Rum halkına, müttefiklerine ve içimizdeki uzantılarına “birlikte mücadele çağrısında bulunup” KKTC ile Türkiye’yi hedef olarak gösterirken diyalog ve uzlaşından ne kadar uzak olduğunu da bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Anastasiadis, Cenevre’de sunduğum eşit egemen iki devletin işbirliğine dayalı çözüm önerimi “yeni bir Osmanlı İmparatorluğu hayal edenlerin küstahlığı” olarak değerlendirirken, Anastasiadis’e yanıtım aynaya bakması ve küstahın kim olduğunu görmesidir. Bizler, Kıbrıs’ın 1571 yılında fetheden ve Türk yurdu yapan Osmanlı’nın torunları ve Türk oğlu Türk olmaktan gurur duyarız. Müzakere masasına getirdiğim eşit egemen iki devletin işbirliğine dayalı önerim ise, Kıbrıs Türk halkının büyük çoğunluğunun iradesi olup, bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi olan Türkiye tarafından da desteklenmektedir.
Türk tarafı olarak bizler, Cenevre’de müktesep hak olan eşit statü ve egemenliğe saygı gösterilmesini talep ederken, Kıbrıs Helenizmini savunduğunu söyleyen ve EOKA terör örgütüne övgüler düzen Anastasiadis ise bizlere Rum devletine dönüşen “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne imtiyazlı haklarla, bir azınlık olarak katılmamızı önermiştir. Ve, küstahlık varsa işte budur.
Anastasiadis, Cenevre’de müzakere masasına getirdiğim egemen eşit iki devlete dayalı çözüm modelinin “Kıbrıs Türk halkının büyük çoğunluğunun iradesine ters olduğu” yalanını da söylerken, KKTC’de 18 Ekim’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarını da unutmuşa benziyor. Anastasiadis’e tavsiyem bu seçim sonuçlarına bir kez daha bakması ve egemen eşit iki devlete dayalı çözüm modelini gündeme getirdiğim için Kıbrıs Türk halkının beni Cumhurbaşkanı seçtiğini bir kez daha görmesidir.
Anastasiadis, söz konusu açıklamasında tek yanlı, haksız ve siyasi mülahazalarla alınan BM Güvenlik Konseyi kararların arkasına saklanmaya çalışıp, “Kıbrıs Türklerinin haklarını ve hukukunu da güvence altına almaya çalıştığını” ileri sürerken, Rum yönetiminin 1963-74 döneminde Kıbrıs Türk halkına soykırım uyguladığını , Kıbrıs Türk halkının insan haklarını ayaklar altında çiğnediğini, Kıbrıs Türk halkının bütün hakları ile hukukunu silah zoruyla gasp ettiğini gizlemeye çalışıyor. Uzun yıllardan beri halkımıza uygulanan ve hala daha devam etmekte olan izolasyonlar ile ambargolar da bir başka insan hakları ihlalidir ve bunlara karşı da mücadelemiz devam etmektedir.
Anastasiadis’in “Türk tarafına karşı göreve çağırdığı” AB’ye ise yanıtım; Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmesi ve Rum yanlısı tutumundan vazgeçmesidir. Çünkü, AB’nin bu tutumu Rum uzlaşmazlığını körüklerken, çözüm çabalarına da hizmet etmemektedir.
Anastasiadis, mesajında, bulunacak çözüm modelinin garantilerin kaldırılması ile Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını içermesi gerektiğini de söylerken, hala daha gerçekleşmeyecek boş bir hayal peşinde koşmaktadır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı kırmızı çizgimizdir ve bunlardan vazgeçmemiz asla mümkün değildir.
Halkımdan aldığım güç ve destekle, Türkiye tarafından da desteklenen egemen eşit iki devletin işbirliğine dayalı çözüm modelini Cenevre’de müzakere masasına koydum. Bu bir milattır ve yarım asırdan fazla devam eden ve sonuç alınamayan federasyon müzakerelerine son nokta konulmuştur. Halkımızın federasyon masallarıyla aldatılmasına ve Rum’un azınlığı yapılmak istenmesine dur denilmiştir.
Müzakere masasına koyduğumuz önerimiz, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olup, en gerçekçi çözüm şeklidir. Buna rağmen, “tek dişi kalmış canavarların” her türlü yolu ve yöntemi kullanarak harekete geçtiklerini, birlik ve beraberliğimizi parçalamak için beşinci kol faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını görüyoruz. Bunlara karşı da hazırlıklıyız ve endişemiz yoktur. Çünkü, Anavatan Türkiye tüm gücüyle bizimle birliktedir ve bu yolda birlikte yürümeye devam edeceğiz. Bu yoldan geriye dönüş de yoktur.”