Çin Komünist Partisi kuruluşunun 100. yıl dönümünü kutluyor. Çin, yaklaşık 1 milyar 400 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi ve 14,3 trilyon dolarlık gayri safi yurt içi hasılasıyla dünyanın ikinci en büyük ekonomisi konumunda.
Peki, Çin kuruluşundan bu yana uyguladığı ekonomik, ticari ve nüfus politikalarında hangi adımları attı? Doç. Dr. Ahmet Göncü ve Noyan Rona, Çin’in ekonomi tarihindeki dönüm noktalarını Bloomberg HT için değerlendirdi.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Çin Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100. yıl dönümünü, Başkent Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda 70 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdi. Temelleri 1921’de atılan parti, Mao Zedong liderliğinde 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu.
Yaklaşık 1 milyar 400 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesine sahip olan Çin, 14,3 trilyon dolarlık gayri safi yurt içi hasılayla ABD’den sonra dünyanın ikinci en büyük ekonomisi konumunda. Kişi başına düşen milli geliri 10,2 bin dolar olan Çin, kuruluşundan bu yana uyguladığı ekonomik, ticari ve nüfus politikalarında hangi adımları attı?
“Ekonomik kalkınma 1978’den sonra hızlandı”
Xi’an Jiaotong Liverpool Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Finansal Matematik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet Göncü, Çin Komünist Partisi’nin yıllar içindeki ekonomik ve sosyokültürel dönüşümünü şöyle aktardı:
“Çin Komünist Partisi’nin 100 yıllık tarihinde, Mao Zedong liderliğinde 1949 yılına, yani devletin kuruluşuna kadar geçen zaman, daha ziyade iç mücadelelerle geçmiştir.
Çin’in ekonomik kalkınmasındaki hızlanma 1978 sonuna doğru Deng Xiaoping liderliğinde, dışa açılma ve sosyalist piyasa ekonomisine geçiş hamleleriyle gerçekleşmiştir.
Çin’in 1978’den sonraki dönemden 2017 yılına kadar ortalama büyüme oranı yüzde 9,5 gibi yüksek bir oranda devam edebilmiştir. Ekonomik açıdan Deng Xiaoping sonrası, Jiang Zemin ve Hu Jintao liderliğinde de Çin genel olarak, dışa açılma hamlelerine ve dünya pazarlarına entegrasyona devam etmiştir. 2001 yılında Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesi de, dışa açılmasına ve dünya ticaretinden gittikçe artan bir pay almasına yardımcı olmuştur. 2003 yılına gelindiğinde ilk defa anayasaya özel mülkiyetin girmesi, sosyalist ekonomi için bir dönüm noktası olmuştur.
“Bir Yol Bir Kuşak” projesi
2013 yılında Xi Jinping’in başa gelmesiyle, herkesin bildiği “Bir Yol Bir Kuşak (One Belt One Road)” projesi başlatılmıştır. Bu projeyle, Çin yeni lojistik hatlar kurmuş, hem kendi arz güvenliğini sağlamış, hem de ABD’nin çevreleme politikalarını için bir strateji uygulamaya koymuştur. Çin komünist partisi, kendi stratejilerine uyumlu şekilde ve kendi belirlediği hızda, piyasa ekonomisinden yararlanmış ancak Çin’in menfaatlerine uymadığı durumlardaysa ise, piyasa ekonomisine değil, devletçi ve planlı ekonomi prensiplerine bağlı kalmıştır.
Son yıllarda, Çinli devlet ve özel sektör firmaları artan şekilde Döviz birikimlerini, yurt dışında satın almalara yönlendirmiştir. Bu şekilde Çinli firmalar, dış pazarlardaki paylarını artırmakta ve daha rekabetçi hale gelebilmektedirler. Ancak Çin pazarına girmek isteyen yabancı firmalar için rekabet daha zor olmuştur. Çin’in çok fazla yüksek teknoloji üretmediği yıllarda, Çin’in Batı ülkeleri için kendi firmalarını önceleyen politikaları pek sorun olmazken, Çin’in gittikçe yüksek teknoloji ürünlerde pazar payını artırması ve sınır aşırı bölgelerde jeopolitik mücadeleye girmesi, Batı ülkeleri için tehdit algısı oluşturmuştur.